Film ve Dizilerde Hukuk

Yazılarımda genel olarak bir konu belirleyip o konu üzerinde bilgilendirici olmayı hedeflediysem de, bu hafta bir farklılık yapmak istiyorum. Bir durum çok ilgimi çeker oldu. Buna da bir el atmanın vakti geldi. Film ve dizilerdeki “hukuki” (!) sahneler...

Gerçekten öyle mi? Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp ya; senaristlere, yönetmenlere sormak lazım. Gerçekten; en azından bir hukuk fakültesi öğrencisi bulup, hayrına ona dahi sorabilirler, “ya biz bunu böyle yaptık ama, böyle mi değil mi...” Sanırım aldıkları ya da alacakları cevaplar hoşlarına gitmiyor, o yüzden oldukça ilginç sahneler görüyoruz. Tıp bilgisi içeren film ve dizilerde de böyle, eni konu her türlü iğneyi boyundan saplamak mı dersiniz, nakledilecek organı araba kaputuna koyup kesip biçmek mi... Neyse. Hukuki alana geri döneyim, biraz hayretimi yeneyim, biraz da tekrar güleyim.

İtiraz Ediyorum Hakim Bey

Mesleğime pozitif ayrımcılık tanıyacağım ve avukatlardan başlayacağım. Çok ilginç. Ya ben bu ülkede avukatlık yapmıyorum, ya da insanlar sistemin nasıl işlediğini gerçekten bilmiyor.

Sözüm ona dizide müvekkili avukata bağırır, hatta hakaret eder, çabuk (yasal olmasa bile) şu işi hallet der; avukat el ovuşturur ve emredersiniz der. Bilinmelidir ki avukat, para için her şeyi yapan, satın alınan bir köle değildir.

İyi avukat dediğin sinirli olur, polisle takışır, savcıya laf sokar, duruşma salonunda ses yükseltir. Mi acaba? Bir dizi avukatı ölçeğinde iyi avukat değilim diyeyim, yeterince öfkeli değilim.

Dizilerdeki avukatlar asla ve katiyen bekletilmez, ücretini tahsil etme sıkıntısı çekmez, davaları da pek olumsuz sonuçlanmaz. Delilleri kolayca elde ederler, kendilerine “gizlilik kararı var avukat bey”, “vekaletnamenizde yetki eksik bir daha çıkarttırın avukat hanım” denmez. İşleri tıkır tıkır işler. Duruşmalarda dakikalarca hatta saatlerce konuşurlar, “avukat hanım kısa kesin, siz bunları yazılı sundunuz zaten” diyenleri olmaz. Konuşmaları da hukuki içerikten yoksundur ve olayın duyugusal boyutundan ileri geçmez, bu anlamda şov yaparlar da yaparlar. Vatandaş da düşünür; ya benim avukat duruşmamda üç dört cümle söyledi, hiç konuşmadı. Acaba işi bilmiyor mu? Sırf bu sebeple gerçekte avukatlar müvekkillerine Türk mahkemelerinde usülün yazılı yürüdüğünü, yazılı beyanların esas olduğunu her fırsatta hatırlatma gereği duyuyorlar. Korkmayın, avukatınız normal.

Dosyada kat"i deliller vardır, yakalama, arama usüle uygun yapılmıştır, ama avukat öyle bir konuşur ki, tutuklanması için kuvvetli suç şüphesi bulunduğu sabit olan kişiyi acındırarak tutukluluktan döndürür, “ipten alır”. Bu mümkün değildir. Avukatın işlevi, hukuki hakları savunmak ve usülsüz işlemleri ortaya koymaktır. Tutuklamanın yasal şartları oluştuysa, acındırarak tahliye alınmaz.

Ayrıca, size kötü bir haberim var; “İtiraz ediyorum hakim bey!” gibi bir usül yok. En büyük sorun da bu, amerikan sistemi ile karıştırmak. Hollywood mahkemeleri ile Türk mahkemelerini kıyaslamak size sadece şok getirir.

Savcı ve Hakimler

Hakimlerin ve savcıların cübbelerini doğru ayarlamak bu kadar zor olabilir mi? İlk bulunan cübbeyi giydiriverirler dizide, sormaz tabi kimse ceza hakimi mi, hukuk hakimi mi, savcı mı...

Hakim; çifti boşarken "türk medeni kanununun bana verdiği yetkiye göre.." diyor, ancak bu cümle nikah memurunun nikah kıyarken sarfettiği cümledir. Gerçekte bir boşanma hakimi sadece "gereği düşünüldü" diyerek kararını okur.

Bir dizi hakimi duruşmaları hep zamanında alır ve dosyaları şahsi geçmişiymiş gibi detayıyla hatırlar. Ah nerede vah nerede. Gerçekte bir kere iş yükü nedeniyle sistem buna izin vermiyor, hakim ne yapsın...

Her savcı, bulunduğu ildeki her duruşmaya giremez, şehrin tüm davaları ona tevzi edilmez. Savcıların görevli olduğu büro ve mahkemeler vardır. Tutuklama kararlarını savcı veremez, sadece mahkeme verebilir. Bir savcılık ya da mahkeme kararı olmadan teknik takip (örneğin iletişimin tespiti – namıdiğer telefon dinleme) yapılamaz. Dizilerde sürüsüne bereket. Ayrıca savcıların vatandaşla doğrudan soruşturmanın detaylarını konuşması da ne oluyor? Hani soruşturmanın gizliliği ilkesi?

En Sevdiğim : Duruşma Sahnesi

O hakim ki... Yüzünde babacan bir ifadeyle, uzun uzadıya tek tek taraflara beşer altışar kez söz hakkı verir, dinler de dinler... Üzülür, sevinir, bir isyan beyanıyla vicdana gelir! Ha , sizin gerçekteki duruşmanızda ne mi olacak? Bilemem de, sakın hakiminizi “öyle” değil diye kınamayın...

Hiç bilmeyen kişi bile, savcının ceza davaları ile alakalı bir işi olduğunu bilir. Savcının görevi olmadığı mahkemelerde savcı bulunmaz efendim. Boşama davasında savcı bulunmaz örneğin.

Mahkemelerde hakimin “tokmağı” yoktur. Yemin ederken el kaldırılmaz ya da kutsal kitaba el basılmaz. Yine amerikan filmi klişelerini temizleyelim.

Ceza davası duruşmalarında avukat, müvekkilinin “beraatini” talep etmek yerine “davanın reddini” talep etmiş. Çok mu? Suç her ne olursa olsun mağdur “şikayetini geri alınca” dava dosyasının şakkk diye düşmesi yanında çok değil. Takibi şikayete bağlı olmayan suçlarda, ki bunlar ciddi suçlardır, duruşmada şikayetin geri alınmasıyla dava düşmez. Kamu davasıdır, devam eder.

Ben Bilirimcilik

Bu gibi sahnelere istisnasız her dizi ve filmde rastlıyorum. Bir tane bile tam gerçekçi doğru bilgi işte budur dediğim olmadı. Çok kere üzüldüm. Yahu insan bir huhukçuya bu kadar mı uzak olur? "Ben bilirimcilik" bu kadar mı olur? Sorumsuzluk bu kadar mı olur?

Çelişkilerin cevabına uzak değiller aslında. Kostüme harcanılan bütçenin beşte biri hukuki danışmanlığa ayrılınsa, rezil rüsva olunmadığı gibi, halkta yanlış algı da yaratılmaz. Seyirci gerçekçi dizi ve filmlere hasret.

Ama öyle ki sinema televizyonda kolaycılık zihniyet haline gelmiş...

Sorumsuzluk da öyle.

 

*  İSİMSİZ YORUMLAR YANITLANMAZ.

* Değerli yorumlarınız ve sorularınız onaydan geçtikten sonra yayınlanır ve yanıtlanır. Yorumun aşağıda görünmesi ve altına yanıtın girilmesi birkaç gün sürebilir, ara sıra kontrol ediniz.