Hemşirelikte Malpraktis ve Yargıtay Kararlarındaki Kıstaslar

Malpraktis kaynaklı ceza ve tazminat davalarında son yıllarda hızlı bir artış var. Sağlık personelinin kasıt, kusur ya da ihmal ile uygun girişimde bulunmaması, yanlış tedavi uygulanması, tedavi uygulanmaması gibi fiilleriyle oluşan ve zarar meydana getiren durumlar iddiasıyla davalar açılıyor. Genelde hekimlerin bu tip sorumluluğuna gidilse de bazen bu iddialar hemşireler ve diğer sağlık personellerine de yöneltilebiliyor. Hemşirelik bakımı sırasında gerçekleşebilen olguların komplikasyon mu malpraktis mi olduğu konusunda yargılamada alınacak raporlar ve itirazlar hususunda dikkat edilmesi gerekenler var. Yargıtay"ın belirlediği kriterlere de dikkat edilmeli. Bu yazımızda hemşireler için ifade ettiğimiz herşey hekimler hariç sağlık personelleri için de geçerlidir.

Hemşirenin Malpraktis Teşkil Eden Fiili

Hemşirelerin sıklıkla karşılaştıkları malpraktis iddiaları çoğunlukla ilaç uygulama hataları, hastayı bilgilendirmede ve bakım uygulamada ihmal ya da yetersizlik, hasta güvenliği ve koruyuculuğu ile ilgili ihmal ya da yetersizlik olmaktadır. Örneğin müdahale esnasında ya da sonrasında ayakta olan hastanın düşebilmesi olası ve “öngörülebilir” iken desteklememe ve tutmama sebebiyle hastanın yere düşmesi ve bir kemiğinin kırılması durumunda Yargıtay hastanın ayakta olmasının hemşire tarafından yapması söylenen bir durum olup olmadığı, uygulanan ilacın ani tansiyon düşüklüğü yaratabileceğinin ya da hastanın çok yaşlı olmasından ötürü yapılan tıbbi müdahaleye bağlı olmaksızın ayağa kalkarken dengesini kaybedebileceğinin hemşire tarafından öngörülebilir olup olmadığına, bu durumların olduğu kanaatine varılırsa bakım uygulamada ihmal ve yetersizlik gösteren hemşirenin malpraktisi bulunduğuna dair emsal kararları mevcuttur.

Enjeksiyon kaynaklı malpraktis iddiaları da (örneğin enjeksiyon nöropatisi görülmesi ve sonucunda hastanın kısmi felç kalması ya da alerji vb sebeplerle görülen şok gibi) sıklıkla enjeksiyonu yapanlar hemşireler olduğundan onlara yöneltilmektedir. Böyle bir davada mahkeme ve raporunu esas alacağı Adli Tıp Kurumu ya da Bilirkişi Heyeti hekimleri ve hemşireleri, ilgili hemşirenin gerekli ve yeterli anatomi bilgisi ile enjeksiyonu yaptığı bölgede anatomik olarak bu şekilde bir durumun gelişebileceğini öngörebilir olması gerekip gerekmediğini inceleyecektir.

Hemşirenin bu kriterlere göre malpraktis teşkil eden fiili varsa bile, hastanın son durumunu ortaya çıkaran sebebin kısmen veya tamamen hastanın kendi fiilinden ya da bambaşka üçüncül bir sebepten kaynaklanması gibi “illiyet bağı”nı kesen durumlar varsa, yine de hemşirenin sorumlu tutulamayacağı şeklinde Yargıtay ve Danıştay"ın emsal kararları da mevcuttur.

Evlerde hasta bakımı yapan kişilerin hemşirelik mezunu olmamaları durumunda, söz konusu tıbbi müdahaleleri yapabilme hususunda salahiyetli olup olmadıkları tartışılacak ve tabi olacakları kanunlar çok farklı olacaktır.

Yargıtay Kararlaındaki Kıstaslar

Görüldüğü üzere Yargıtay"ın (dava idare mahkemelerinde açılabilen davalardan ise Danıştay"ın da) kararlarındaki kıstastlar genelde öngörülebilirlik (bu kapsamda bilgi/beceri eksikliği, acemilik, tedbirsizlik olup olmadığı) ve illiyet bağı (gerçekten hemşirenin fiili sonucu mu tıbbi sonuç gerçekleşti yoksa baika bir sebepten ya da tesadüf mü, arada nedensel irtibat var mı) üzerine kuruludur. Ayrıca Yargıtay, kararlarında yaşanan durum temelde komplikasyon kaynaklı olsa dahi “komplikasyon yönetiminin iyi yapılmamasını” da malpraktis saymaktadır. (Çoğu zaman bu kriterinde komplikasyon yönetimi ile kastın, yapılabilecek bir şeylerin yapılmaması sebebiyle komplikasyonun sonuçlarının ağırlaşması olarak tanımlar.)

Hemşirelik Kanunu ve tıbbi etik kurallarına göre hemşireler sağlık bakımını tamamen hekimin direktiflerine bağlı şekilde sunmaz, sunmamalıdır. Bu doğrultuda hemşirelerin uyguladıkları ilaçların endikasyonları, kontrendikasyonları vb. farmakolojik bilgileri ve komplikasyonları bilmesi gerekir, yasalar hemşirelerin uyguladıkları herhangi bir ilaçla ilgili temel bilgiye sahip olduğunu varsayar. Sadece “hekim uygula dediği için uygulandı” demek tek başına asıl sorumluyu hekim yapmaz. Eğer hekimin talep ve direktifinde hata olabileceği kanısındaysa bir hemşirenin tekrar danışarak düzelttirmesi ya da açıkça hatalı olduğunu öngördüğü müdahaleyi bile bile hekim ısrar etse dahi bağımsız rolü gereği yapmayabileceği Yargıtay kararlarında yer almaktadır. Yani hemşirelerin istemleri yerine getirirken istemlerin prosedüre uygun olup olmadığına bakması ve emin olduktan sonra yerine getirmesi gerekir.

Ayrıca yine “aydınlatılmış onam” bulunup bulunmadığından da sadece hekimler değil, hemşireler de sorumlu tutulmaktadır.

Tüm bunların yanında, hemşirenin işvereni gerçek kişi olan bir hekim (muayenehane), bir kamu hastanesi ve dolaylı olarak sağlık bakanlığı ya da bir özel hastane idaresi ve dolaylı olarak yine sağlık bakanlığı olduğundan, bu idarelerin kusursuz sorumluluğu düzenleyen kanun hükümleri ve risk ilkesi gereği hukuken sorumlu tutulabileceği, hemşirenin doğrudan sorumlu olmadığı, hemşireye değil de sadece bu idarelere dava açılabileceği ve idarelerin hemşireye ayrıca rücu etmesi gerektiği yönünde de bir savunma yapılabilir. Farzımisal malpraktis ile itham edilen hemşirenin işvereni olan muayenehane sahibi hekim, kendisi tarafından alınması gereken tüm önlemlerin alındığını ve alınmasaydı dahi bu olayın gerçekleşmesine mani olamayacak olduğunu ispatlayarak (kurtuluş kanıtı) sorumluluktan kurtulabilir. Dolayısıyla hemşirenin böyle bir savunması kısmen haklı bulunabilir ya da bulunmayabilir, çünkü tamamen somut olayın özelliğine göre değişecektir. Avukat, bu şekilde bir savunmanın kabul görüp görmeyeceği konusunda hemşirenin çalıştığı kurumu da göz önünde bulundurarak araştırmalarını yapıp hukuki değerlendirmesini sizinle paylaşacaktır, ona göre hareket edilir.

Aleyhe Bilirkişi Raporlarına “Hukuki Dayanaklarla” İtiraz Etmek Çok Önemli

Bir davada bilirkişi raporu aleyhine tespitler içeren taraf, bu rapora itiraz etme hakkına sahiptir. Ancak uygulamada dayanaksız itirazlar otomatikman reddedilmektedir. Hatta sadece tıbbi yönden dayanaklandırılmış itirazlara mahkemelerce gerekli önemin verilmediği, tıbbi dayanakların hukuki karşılıklarının iyi değerlendirilemediği görülmektedir. İşte burada şunu unutmamalısınız, karşınızda işin hukuki boyutundan anlayan, tıbbi irdelemeyi değil hukuki dayanaklandırmayı esas alan hukuk insanları var. Bu kişilere, yani her aşamada dosyayı inceleyecek hakimlere içinde bulunduğunuz durumun, itirazlarınızın ve iddialarınızın hukuki dayanaklarını da sunmanız lazım. Yine şu noktaya geliyoruz ki, gerçekte (tıp bilimi gereğince) haklı olmak ile yasa karşısında haklı olmak ve hakkını almak arasındaki ince çizgi, yine avukatınız ve onun hukuki savunmasıdır.

Yargılama sırasında mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporu dışında elbette ki tarafların kendi seçeceği uzmanlardan tıbbi uzman görüşü raporu alarak dosyaya sunması da mümkündür ve hatta oldukça gereklidir de. Örneğin bir Yargıtay kararında enjeksiyon uygulamalarında doğru yer, doğru ilaç ve doğru miktarda uygulanma halinde malpraktisten söz edilmeyeceği ve oluşabilecek sinir hasarının malpraktis değil komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde bir uzman görüşünün sunulduğu bir dosyada mahkemenin uzman görüşü ile adli tıp kurumunun raporunun çelişkili olmasına rağmen yeniden rapor aldırmamış olmasını Yargıtay bozma sebebi yapmıştır.

Emeklerini Hiçe Sayamayacağımız Kişiler Onlar, Hemşireler...

Özellikle pandemiden sonra herkesin dikkatini ve takdirini daha çok toplar oldu hekimler, hemşireler ve tüm tıp personelinin ne kadar özveri ile çalıştıkları... Hep öyle idi aslında. Takdir ve şükranları alıyorlar ancak zaman zaman her standarda uyulmuş olmasına rağmen elde olmayan kötü durumlar ortaya çıktığında, kusursuz olsalar dahi haksız yere şikayetlere ve davalara da en çok onlar maruz kalıyor. Emektar hemşirelerimizin de zamanında harekete geçip yapılan şikayet ve açılan davaları ciddiye alarak ve yapılacak iyi bir savunma ve hukuki dayanaklandırma ile haksız yere cezalarla karşılaşmamaları mümkün.

*  İSİMSİZ YORUMLAR YANITLANMAZ.

*  Değerli yorumlarınız ve sorularınız onaydan geçtikten sonra yayınlanır ve yanıtlanır. Yorumun aşağıda görünmesi ve altına yanıtın girilmesi birkaç gün sürebilir, ara sıra kontrol ediniz.

*  ÜCRETSİZ SORU SORMA PLATFORMU DEĞİLDİR. Blog altındaki yorumlarımız genel fikir verme amaçlı olup, olaya özgü danışmanlık değildir. Sorularınızın yanıtlanması genel olarak hukuki bir imkanın olup olmadığı şeklinde olacaktır. Sorunuz yayınlanmadı ise yazı metninde açıkça yanıtı bulunması sebebiyle olabilir. Birkaç defa aynı yönde yanıtlanmış sorular ile tamamiyle aynı olan sorular sorulduğunda da yorumunuz yayınlanmaz. 

*  Önemli not: Telefonla soru yanıtlama gibi bir hizmet vermemekteyiz. Whatsapp"tan ya da sosyal medya hesaplarından da danışmanlık vermemekteyiz. Danışmanlık ücreti, doğru yorum ve emeğin karşılığıdır. Yüzyüze görüşmek için randevu alabilirsiniz. İzmir dışında iseniz, ücretli online danışmanlık hakkında sadece bilgi almak için dahi [email protected] "ye mail gönderebilirsiniz.