Hayvan Hakları Yasasında Değişiklik Yapıldı

Bugünkü yazım uzun. Çünkü bekliyordum. Dertliydim. 7332 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu İle Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu"nda önemli değişiklikler yapıldı. Çok geç kalındı. Yeni düzenlemeler yeterli de değil. Ancak yine de çok sevindirici ve büyük bir adım! Olumlu ve olumsuz yönleri ile inceleyelim.

Hayvana Karşı İşlenen Suça Hapis Cezası

Hayvanların hukuki olarak “eşya” statüsünün sonlandırıldığına dair açık ve net bir ifade maalesef içermiyor yeni değişiklikler. Ancak eylemlerin karşılığında hapis cezası öngörülmesi en çok beklenen düzenleme idi, yapılmıştır. Ülkemizde insan öldürmenin de , cinsel saldırıda bulunmanın da hapis cezası zaten var. İnsana yönelik bu gibi suçlardan, kat"i deliller olsa dahi bir şekilde (!) ceza verilmediğini çokça görüyoruz. Veya ceza veriliyor, ancak infaz yasamız sebebiyle suçlu hiç hapse girmeden serbest kalıyor. Hayvanlara dair getirilen hapis cezaları genel olarak 6 ay ya da 1 yıldan 3 ya da 4 yıla kadar şeklinde belirlendi. Hemen “oh” demeyin. Cezaevine girme ihtimalleri nedir?

Ceza kanunlarımıza göre 2 yıl veya daha az hapis cezaları erteleme ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) konu olabilir, yani bu müesseseler mahkemece uygulanırsa kişiler cezaevine hiç girmeyebilir. Tamamen mahkemenin takdirinde. Erteleme ve HAGB"ye tabi olup, gereken yasal süre geçip diğer şartları da oluştuğu takdirde o suç kişinin sabıkasında görünmüyor dahi...

Mahkeme ertelemedi ya da HAGB uygulamadı diyelim. Suçlu kişi o zaman da girmeyecek, çünkü harika infaz yasamıza göre adi suçlarda 3 yılın altında alınan hapis cezalarının “yatarı yok”, 3 gün içeride deyim yerindeyse “misafir” olunarak girdi çıktı yapılıyor. Üçüncü bir ihtimal de var ki, evlerden ırak. İşte o, uygulamacı olarak hakimlerin bizzat kendilerinin resmen hayvana karşı şiddete dair çıkması için yıllardır savaş verilen bu kanunu ceza muhakemesi usüleri ile ekarte etmesi olur ki; verilecek hapis cezalarının paraya çevrilmesi. Bence yasanın en büyük eksiği, yanlışı bu. Verilen hapis cezaları paraya çevrilemez şeklinde düzenleme olmak zorunda idi. Aslında aynı şey erteleme ve HAGB için de geçerli. Malesef yok. Yasanın amacını yerle bir edecek bu gibi bir çevirmeye ceza muhakemesi kanunu elveriyor, amenna. Ancak bu kanunun özellikle bir madde ile elvermemesi lazımdı. Olmamış, şimdi artık hakimlerin vicdanlarının elvermemesi lazım. Yoksa hayvanlara karşı gerçekleştirilen eylemlerin hiçbirinin kabahat olmaktan çıkarılıp suça dönüştürülmesinin pratikte bir anlamı kalmaz.

Derhal ağırlaştırılması gereken yasa, HAGB, Erteleme, Denetimli Serbestlik kurulmarını da içine alacak şekilde düzelemeler yapılarak “caydırıcı”laştırılacak infaz yasası. Oysa 2020 infaz yasası değişimleri ile denetimli serbestlik süreleri başta olmak üzere infaza dair hafifletici düzenlemeler getirildi.

Hayvan Hakları yasası değişimine dair en kötü senaryo : “Bana kamuoyu yön veremez” adaleti

Ha, yeni kavram: “bana kamuoyu yön veremez” adaleti. Şöyle açıklayayım; neresinden tutulsa elde kalacak hukuk garabeti bir karar veriliyor, sonradan kamuoyu tepkisi olsun ya da olmasın hatalı olduğu anlaşılıyor. Hukukumuz kararlardan dönebilmek için mahkemelere yol ve yöntemler tanımış, gerekçeli olmak kaydı ile bir mahkeme kendi kararını düzeltmek üzere yeni ara kararlar kurabilir. En olmadı nihai kararlara karşı üst mahkemeler bunu yapar. Ama o da ne, durumu kabullenemeyen vicdanlar bir kamuoyu olup ses çıkarınca mahkemelerde keskin bir yaklaşım beliriveriyor, karar düzeltilmeliyse bile mahkemelerin bağımsız ve etkilenmez olduğundan bahisle kapılar kapatılıyor. Benim düşüncemde olan hukukçulara yükleniliyor , “ne yani, sosyal medya hukuku mu var bu ülkede”, “türk yargısına güvenmiyor musunuz”. Kesinlikle safsata, laf kargaşası. Bizlerin yakınmasından ulaşılması gereken sonuçlar asla bunlar değil. Her zaman söyledim, yine söyleyeceğim, hukuk insan için var. Hayatı kolaylaştırmak için var. Toplumsal adalet duygusunu tatmin etmek için var. Sözünü ettiğim şey toplumsal linç kültürü değil. Toplumsal adalet ve toplum vicdanı. Roma döneminde de böyle başladı. Dünyanın her yerinde de böyledir. Hukukta egoya yer yoktur. Bilgi, amaca göre uygulama ve dengeye yer vardır.

Farz edelim ki yarın bir hayvana saldırı fiili oldu. Bir yargılama oldu, sübut deliller var ve kasıt mevcut, hatta tasarlama var. Buna rağmen alt sınırdan verildi ve HAGB de uygulandı. Saldırgan hapse hiç girmedi, halkın vicdanı bu sonuçtan etkilendi. Ve en doğal hak olan ifade özgürlüklerini kullandılar. Mahkeme kararını eleştirdiler. Demokratik hukuk devletlerinde, her türlü mahkeme kararlarına uyulur, mahkeme kararlarına saygı duyulur. Ancak eleştirilebilir.

Sonrasında, hukukçu olanı olmayanı, “bu yasa yetmiyor”dediler. Yasama ve yürütme organı, “yasa gerekiyordu yaptık. Hala şikayetçisiniz. Yeniden değişikliğe gerek yok.” dedi. Şimdi ne oldu? Ne olacak? Olanı olacağı şu; Bu yasa yetmiyor değil. Bu yasa uygulanmıyor. Uygulanamıyor. Birçok sebep var; gerek ceza mevzuatı gereği mümkün olan erteleme, HAGB ve paraya çevirmenin bu yasada kısıtlanmamış olması, gerek mahkemelerde “bu kanunun amacı neydi” diye sorgulayacak vicdanın bulunmaması.

Barınak ve Hayvan Hastaneleri

Yasanın övgüye şayan düzenlemelerinden biri; yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşlarla iş birliği içinde barınak bakımevi ve hayvan hastanesi açabilmelerinin kanuni düzenlemeye kavuşturulmuş olması. Kanun öncesi de yerel yönetimlerin yani belediyelerin bu hizmeti vardı. Ancak kanunla değil rızaen verilen bu hizmette kusurlar olması durumunda belediyelerin denetlenmesi zor oluyordu. Barınaklardaki ya da doğrudan sokaklardaki hayvanlara bizzat belediyelerce işkence yapıldığı hatta katledilme iddiaları oluyordu, herkes bilir. Bir bölgede bir hayvanın popülasyonu kontrolsüz arttığında devlet kurumlarınca yapılması gereken şey zehirlemek vb. değil, tıbbi gerekliliklere uygun ortamlarda uzman şahıslarca yapılacak kısırlaştırmalardır. Daha sonra da hayvan miktarına göre gerektiğinde bir kısmını barınağa almaktır. Belediyeler, hukuki olarak dolaylı yükümlülüklerle verdikleri bu hizmetlerde sorumluluk reddine gidiyorlardı. Artık belediyelere yönelik bu gibi iddialar daha titizlikle denetlenebilecek, belediye muhatap alınarak sorumlu organlarından hesap sorulabilecek.

Eleştirilebilir kısım şu, niçin bakımevlerini açmak için belediyelere uzun süre verildi? Bu aniden bu değişimle duyulan bir durum değildi ki, belediyelerce bu zamana kadar çoktan bütçe ayrılmış olması gerekirdi. Nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyelere 2022"nin sonuna kadar, diğer belediyelere ise 2024"ün sonuna kadar bakımevi açma süresi verilmesi Türkiye için çok uzun bir müddettir. Küçük belediyeler için; 2024 sonuna kadar belediye eliyle yapılan ama kat"i suretle inkar edilen zehirlemeler yapılmaya devam mı edilecek? Bakımevi zorunluluğu olmadan geçecek süre olan 2024"e kadar denetlemelerin çok daha sıkı yapılması gerekir. Ayrıca bakımevleri açılmış olsun ya da olmasın, düzenli kısırlaştırma yapmadıkları takdirde belediyelere bir idari ve cezai yaptırım da öngörülmedi. Yaptırımın kanunla belirlenmediği yerde, bir dava açılması durumunda takdir yine mahkemenin oluyor...

Dijital Kimliklendirme ve Sahipli Hayvanların Terk Edilmesi

Teoride çok övgüyü hak eden bir düzenleme daha. Tüm sahipli hayvanlara dijital kimliklendirme yapılacağını ve böylece sahipli hayvanların sokağa terk edilmesinin önüne geçilmesi hedefleniyor. Aksi takdirde para cezaları var. Malesef bunun kontrolünün nasıl yapılacağına dair düzenleme yok. Şahsi kanaatim, bu konuda bakanlık dışında veterinerlere ve başka özel ama yetkilendirilmiş şahıs ya da kurumlara da yetki verilmelidir. Aksi takdirde örneğin bir vatandaş, bir hayvanın terk edildiğinden bahisle suç duyurusu yapsa, tespit ve delillendirme zor olacağı gibi, hayvanı terk eden insan(!)lar hayvanın kendi kendine kaçtığı, zaten onu arıyor oldukları gibi savunmaların arkasına sığınabilir, dijital kimliklendirme ile yapılan terk saptamasının bir anlamı kalmaz. İnsanların kötülüğünün sonu yok.

Diğer Hükümler

Kanunda sirkler, yunus parkları, hayvan kaçakçılığı, nesli tükenen hayvanlar hakkında da birçok güzel düzenleme yapılmış. Evcil hayvanlar bakımından bir evde şu sayıdan fazla hayvan bulundurulamaz gibi bir düzenleme yer almıyor. Evdeki hayvan sayısı, kokusu ya da sesi yüzünden komşulara rahatsızlık veriliyorsa, bu konuda komşuluk hukukunu düzenleyen diğer kanunlar zaten mevcut. Ama şunu netliğe kavuşturayım, ne olursa olsun sahipli bir ev hayvanına apartman genel kurulu kararıyla dokunulabilmesi gibi bir uygulama yok ve hiçbir zaman da olmadı. Yönetim planı ile evcil hayvan bakılması yasaklanabilir. Ancak bir mahkeme kararı olmadan hiçbir hayvanın tahliyesi mümkün olamaz. Yasak varsa ve buna rağmen bakılıyorsa yönetim kurulu ya da ilgili kişiler isterse dava açar, mahkeme hayvan sahibinin anayasal haklarını da gözeterek inceleme yapar ve bir karar verir. Yeni düzenlemeler ile el koyma bakımından sadece tehlikeli hayvan olarak tanımlanan hayvanların ağızlık ve tasma gibi kurallara uymadan dolaştırılmasında hem para cezası hem de hayvana el koyma yaptırımı var. Bunun dışında zaten eskiden de olan hayvanına kötü muamele edenlerin de hayvanına el konulması durumu devam ediyor.

Ev hayvanı satış yerlerinde, petshoplarda kedi ve köpek bulundurulamayacak ancak buralarda Bakanlıkça izin verilen ev hayvanı üretim yerlerindeki kedi ve köpeklerin satışı yapılabilecek. Belki kataloglar üzerinden, belki de alıcı üretim yerlerine gönderilerek. Üretim yerlerine dair bir kıstas getirilmemiş. Petshoplarda küçük alanlarda sıkışık şekilde tutularak kötü muameleye maruz kalan hayvanların üretim yerlerindeki barınma koşulları aynı olduğu takdirde, bu düzenlemenin de bir anlamı kalmaz.

Av yasağı hususunda beklenen hiçbir düzenleme yok. Hayvanat bahçelerinin nasıl olmaması gerektiği ile ilgili bir düzenleme de yok. Hayvanat bahçelerine ek yükümlülükler getirilerek ya da denetleme usülü değiştirilerek çok fark yaratılabilirdi. Bunun yerine devlet ve belediye haricinde gerçek ya da tüzel kişilere hayvanat bahçesi kurma izni verildi. Siz, kiremit tozunun toz biber diye satıldığı, bünyesinde bir profesör bile barındırmadan bir apartman binasının üniversite diye onaylandığı, işverenlerce çalışanların sigortalarının dahi yapılmadığı Türkiye"de özel şahısların kuracakları hayvanat bahçelerinde bütçeden kısmadan gereken bakım neyse sağlayarak doğal ortam yaratılacağına inanıyor musunuz?

Hayvanlara Üzüldüğünüz Kadar...

“Hayvanlara üzüldüğünüz kadar, insanlara üzülseydiniz...” “Hayvana bağış yapacağınıza şuradaki din kardeşlerimize , çocukara bağış yapın...” Bu ve bunun gibi ifadeler ile başlayan cümleleri kuranlara önerim, hukuki bir öneri değil. Bu gibilere önerim, dünyadaki konumlarını sorgulamaları. Dünyada her canlı eşit. Birinin birinden önem bakımından farkı yok. İnsanların akılca daha üstün yapıda olmaları, onları her bakımdan üstün yapmıyor. Hayvan haklarını önemseyen kişiler de şu ya da bu ülkedeki aç insanları önemsemiyor değil. Elma ile armutu karşılaştırmayı pek seviyoruz. Bu dünyada engelli insan bireyler var. Bu hayvan insan kıyaslaması o kadar seviyesiz, o kadar gaddar, o kadar üzücü ki... Farzı misal zihinsel engelli bir bireye “aklı bizimle eşit değil, o zaman hakları da eşit değil.” deniliyor mu? Burada yapılan kıyas, hukuka ahlaka ve etike uygun olur mu? Nasıl ki engelli bireyler ile engelsiz bireyler akıl yetileri bakımından kıyaslanarak haklarının müdafasının gerekli olup olmadığı tartışılmıyorsa, hayvanların haklarının müdafasının gerekli olup olmadığının tartışılması da son derece yersiz. Zihni engelli bireylerle hayvanları kıyaslamıyorum, engelli bireyler ile “zihniyeti” engelli (!) kişileri kıyaslıyorum. Bu ülkede zihinsel engelli bireyler dahi hayvan hakları hakkında hukuki düzenlemelerin yapılmasına dair türlü gösterilere katılarak destek sağladılar, milletvekilleri ile görüşmelerde bulundular.

Önemli Olan Uygulama

Hala bu yasa değişiminin gerekliliğinin sorgulanması kabul edilemez. Elbette gerekliydi.

Sorgulanması gereken, uygulamanın nasıl olacağı. "En iyi yasa kötü uygulayıcı elinde berbat, en kötü yasa iyi uygulayıcı elinde mükemmel olur." Uygulayıcıların iyi olmasından başka çaremiz yok.

*  İSİMSİZ YORUMLAR YANITLANMAZ.

*  Değerli yorumlarınız ve sorularınız onaydan geçtikten sonra yayınlanır ve yanıtlanır. Yorumun aşağıda görünmesi ve altına yanıtın girilmesi birkaç gün sürebilir, ara sıra kontrol ediniz.

*  Önemli not: Telefonla soru yanıtlama gibi bir hizmet vermemekteyiz. Whatsapp"tan ya da sosyal medya hesaplarından da danışmanlık vermemekteyiz. Danışmanlık ücreti, doğru yorum ve emeğin karşılığıdır. Yüzyüze görüşmek için randevu alabilirsiniz. İzmir dışında iseniz, ücretli online danışmanlık hakkında sadece bilgi almak için dahi [email protected] "ye mail gönderebilirsiniz. Blog altındaki yorumlarımız genel fikir verme amaçlı olup, olaya özgü danışmanlık değildir. Birkaç defa aynı yönde yanıtlanmış sorular ile tamamiyle aynı sorular sorulduğunda yorumunuz yayınlanmaz.